Fenerbahçe için ne varsa içimde işte hepsi bir anda
dökülüveriyor satırlara. Şampiyonluk şarkısı söylemeye başladıysak birde
kimsenin susturamayacağını düşünüyorum. Öyle de zaten.
Yeni ruhlardan bahsetmek gerek bu yazıda bence. Yeni savaşçılardan diye
sayabileceğimiz Dirk Kuyt, Pierre Webo, Raul Meireles, Bruno Alves. Savunma,
orta saha ve hücum hattının artık savaşan liderlere ihtiyacı vardı ve biz
onlara sahibiz.
Dirk Kuyt
Geldiği günden beri taraftarın sevgilisi konumuna geldi. Liverpool'da aldığı "Mr. Duracell" lakabını burada da sürdürmeyi başardı. Hem Aykut Kocaman'ın hem de Ersun Yanal'ın vazgeçilmez oyuncusu oldu. Bunu söylemek biraz ağırıma gitse bile gerçek şu ki; Alex'in gidişi bile takımda liderlik arayışına sebep olmadı. Çünkü Dirk Kuyt bu görevi layıkıyla yapıyordu. Tecrübesi onun en büyük yeteneğiydi. Doğru zamanda doğru yerde olması golle sürekli buluşmasına sebepti. Bitmek bilmeyen enerjisiyle takımı sürekli ateşleyen ve önemli galibiyetlerde pay sahibi olan bir savaşçı kimliğiyle sürekli ön planda olan bir oyuncudan kim vazgeçebilir ki?
Raul Meireles
Çıktığı ilk Galatasaray derbisinde gördüğü kırmızı kart ve sonrasındaki hareketleri nedeniyle kimileri tarafından sevildi kimileri tarafından nefret edildi. Ancak o, zaman içinde tecrübesinin Fenerbahçe'ye kattığı önemli başarıları ile anılmaya başlandı. Uefa Avrupa ligindeki yarı final mücadelesine kadar takımdaki varlığı artık onun takımın bir parçası olduğunun kanıtıydı. Evet belki vazgeçilmeyecek bir oyuncu değil ancak onun hırsı ve mücadelesi taraftarın bu takımda görmek istediği Fenerbahçe ruhunun bir temsili gibi. Raul Meireles'in bir taraftar edasıyla mücadele etmesi her şeyi özetleyen tek cümle sanırım.
Pierre Webo
Çıktığı ilk karşılaşmadan itibaren bu takımın 40 yıllık oyuncusu gibi davranan ve uyum sürecini bir çırpıda atlatması onun profesyonellik anlayışında ne kadar ileri olduğunun kanıtı. Disiplinli ve doğru çalışması onun bu takımın en önemli ve en tehlikeli gol silahı olmasını sağladı. İleri uçta sürekli basan ve rakip savunmanın rahat top yapamaması Fenerbahçe'nin yıllardır aradığı santrfor özelliğini teşkil eder gibiydi. Sadece kendi değil takım arkadaşlarını da pozisyona sokarken Moussa Sow ve Dirk Kuyt ile arasındaki iletişim tek kelime ile harikaydı. Bu takımın savaşan kara incisi diyebileceğimiz bir oyuncu ve aynı zamanda savaşçı!
Bruno Alves
Çok eskiye gitmeden bir kaç örnek vermek gerek önce. Fabio Luciano ve Diego Lugano diyince aklınıza ne gelir acaba? Rakip forvetler topa gitmeden önce bir düşünür herhalde. Golden çok kafasını, gözünü, ayağını, kolunu aklına getirir ve sakınır kendini. İşte böyle savunma oyuncusu hayal edin, içine de biraz tecrübe ve Portekiz baharatı katın. Biraz acı olsun ama. Ortaya çıkan tad kesinlikle Bruno Alves. Kısa süre olmasına rağmen Fenerbahçe ruhuna en yakışır isim o. Aklında sanki soru işaretleri var. Ancak yinede işini layıkıyla yapıyor. Kazanılacak bir şampiyonluk onu bu takımın efsanesi haline bile getirebilir. Yabancılık çekmesi gayet normal ancak o tam anlamıyla korkusuz bir savaşçı.