19 Ekim 2014 Pazar

Totemler her zaman işe yaramaz...

Yol uzun. Fenerbahçe her yerde fakat şehrin bana göre en huzurlu yakası Kadıköy! Her zaman metrobüsle geçtiğim bu yakaya bu sefer Eminönü'nden vapurla geçiyorum. Adınada totem diyorum. Maçı izlemek için Caddebostan'a gidiyoruz. Her yer tıklım tıklım dolu. Belli ki kimsenin aklında maçla ilgili en ufak şüphe yok! Takıma güven tam. Ve sonunda bir mekana girip maçı izlemek için yerimizi alıyoruz.

Ve maça Fenerbahçe başlıyor! İleride basan, sürekli ayağa paslarla akıllı oyun oynayan Fenerbahçe. Zaten istatisliklerde Fenerbahçe üstünlüğü git gide artıyor. Fakat sahada ters giden birşeyler var. Üst üste bulduğumuz net fırsatları bir türlü değerlendiremiyoruz. Emenike kaçırdıkça ahlar vahlar yükseliyor kalabalığın içinde. Hatta bir pozisyonda Emenike öyle bir vuruyor ki amatör futbolcu bile bu kadar kötü vuramaz diyorsunuz! Ancak pozisyonu tekrar tekrar izlediğimizde penaltı+kırmızı kartı çok net görüyoruz.. Üzüntü, beraberlik ihtimalini düşündükçe yükseliyor. "Şu takımı yenmemiz lazım" diye kendi kendime söyleniyorum. Tabi benimle birlikte tüm mekan bunu söylüyormuş. 


Devra arası garsona "60. dakikada kahve getir, totem yaptım" diye yalvaran renkdaşım olumsuz cevap alıyor. İçimden kızıyorum garsona "götürsen ne olacak??" Yan masadan bir istek daha geliyor, totem uğruna. Yine olumsuz cevap. İkinci yarı Galatasaray hızlı başlıyor. Tam kontrolü ele alalım derken Bruno Alves orta saha yakınlarında öyle bir hareket yapıyor ki, takımın kişi sayısını azaltmakla kalmıyor, psikolojik olarakda deplasmanda takımı yalnız bırakıyor. Bir 10-15 dakika pozisyon bulmaya başlayan Galatasaray olsada Fenerbahçe yine toparlanıp pas yapmaya başlıyor. Ancak rakipde yıllardır canlarını yakan Alex'in gollerinin benzerlerini atan bir oyuncu var. Wesley! Oda bize aynısını yapıyor. Hem de iki tane birden. İlkinde "yenilir mi bu Volkan!" diye sitem etsemde ikinci golü alkışlamaktan başka çarem kalmıyor. Hasan Ali'nin ısrarında kazandığı top Alper'in vuruşunda gole dönsede maalesef Arena'dan puansız ayrılıyorduk.

Ancak hiç bir Fenerbahçeli'nin şampiyonluğa olan inancı azalmamıştır. Çünkü oyun, hırs ve isteği görmek bile çok önemliydi bizim için. Şimdi bağırın ulan "FENERBAHÇE ÇOK YAŞA" diye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder