Aslında çoğu kişi bu kupayı daha doğrusu bu zaferi küçük
görmektedir. Bu durum ya bilgisizlik ya da Sarı Lacivert renklere olan
düşmanlıktan kaynaklanıyor.
1. Dünya Savaşı sonrasında cephe başarısını masa başında
gösteremeyince İstanbul ve Anadolu'nun bir çok yeri işgalci devletler
tarafından donatılıyordu. Şehir de artık huzur kalmamıştı. Halkın morali
kazanılan spor karşılaşmalarıyla bir nebze olsun düzeliyordu. Tabi bu işgalci
kuvvetlerin git gide hırçınlaşmasına sebep oluyordu. Dile kolay Fenerbahçe
işgal kuvvetlerini temsil eden, güçlü İngiliz ve Fransız takımlarının ünlü
futbolcularına karşı 50 müsabakanın 41'ni kazanıp, 4'ünden beraberlikle
ayrılıyordu. Sırf bununla yetinmeyip cepheye silah kaçıran Fenerbahçe Spor
Kulübü'ne baskınlar yapılıyor, her türlü nefret ve kin tohumları ekiliyordu. Zira
İngiliz Başkomutanı General Harrington bu durumdan rahatsız olarak
Fenerbahçe'yi bir şekilde durdurmak için çaba harcıyordu. Çünkü Fenerbahçe
zararlı ve bir o kadar tehlikeliydi ki saha başarısı yanında ülke savunmasına
da yardım ediyordu. Bu durumda yapılacak tek şey Fenerbahçe'yi ezecek gücü
temsil eden bir turnuvaydı!
Yaklaşık 1 metreye yakın gümüş işlemeli bir kupa yaptırılır
ve adına da General'in adı verilir. Çeşitli cephelerden profosyenel futbolcular
getirtilir ve adeta bir İngiliz Milli takımı oluşturulur. "Goldstream
Guards" adıyla oluşan bu takım yoğun şekilde bu turnuvaya hazırlanır.
İstanbul gazetelerine ilan veren de yine Başkomutanın ta kendisi olur.
"Gardler Muhteliti Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine, Başkumandanın
adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça Türk kulüpleri diledikleri gibi takviye
de alabilirler."
Bu çok açık bir şekilde meydan okumadır. Hem de kendilerini
defalarca bozguna uğratan Fenerbahçe'ye karşı yapılmıştır. Ve zaten gerekli cevapta çok geçmeden
verilir. “Fenerbahçe Kulübü yalnız kendi kadrosuyla bu maçı şartsız olarak kabul
eder.”
29 Haziran 1923 tarihinde Taksim Stad'ında çok büyük bir
kalabalığın önüne hiç gol yemeden İstanbul Şampiyonu olarak çıkan takımın
kadrosu da efsanedir zaten:
Şekip Kulaksızoğlu - Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay -
Kadri, İsmet, Fahir - Sabih, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Ömer Tanyeri,
Bedri Gürsoy.
Muhteşem atmosfer altında başlayan bu büyük mücadelenin ilk
yarısı 1-0 yenik kapatılır. İşgal kuvvetlerinin keyfi git gide artmaktadır.
General Harrington sonunda amacına ulaşmaktadır. Ancak oynanacak olan 1 yarı
daha vardır. Büyük bir destek ile ikinci yarıya çıkan takım adeta fırtına gibi
başlamıştır. Dakikalar 60'ı gösterirken Zeki Rıza skora dengeyi getirir. Artık
Fenerbahçe oyundaki mutlak üstünlüğünü sağlamış 74'de yine Zeki Rıza'nın sert
şutunda üstünlüğü ele geçirmiştir. Maç sonu yine büyük bir hezimete uğrayan
Harrington kendi elleriyle kupayı kaptan Hasan Kamil Sporel'e verir. Bu sırada
seyirciler büyük bir mutluluk yaşamaktadır. Futbolcuları omuzlarına alan halk Beyoğlu sokaklarında kupayla birlikte milli bir çoşku yaşamaktadır. Kısacası, cephede halkın yaptığını futbolcularımız sahada yapmıştır ve bence Türk futbol tarihinin en önemli zaferini kazanmışlardır...